Birbirimiz ile iletişim kurabiliyor olmamız gelişmemiz için gerekli en doğal teknolojileriden birisi. Peki, dil ne zaman başladı ve gelişmemize nasıl yardımcı oldu?
Homo Erectus, dünyayı gezmeye ve nüfusunu artırmaya başlayan atalarımızdan gelen ilk türdü.
Bu, onu Homo Sapiens formuna doğru gerçekten evrilen ilk tür haline getirdi.
Daha da önemlisi, Homo Erectus aslında çok eski bir dilde konuşan da ilk türdü.
Bu, ilk dilin yaklaşık bir milyon yıl önce doğduğunu ve dil olmadan Homo Erectus türünün evrilmemiş olabileceğini, bu da evrim zincirinde bu geç aşamaya ulaşamayabileceğimizi belirtmemizde fayda var.
Bununla birlikte, bu hipotez birçok araştırmacı tarafından reddedilmeye devam ediyor.
Ancak 2018’de yapılan bir araştırma, Homo Erectus türünün dilin hareket etmesine izin vermeyecek hiyoid kemiğe sahip olmadığını gösteriyor.
Bu, çok ilkel bir lehçede konuşabilme yeteneklerinin olduğu anlamına geliyor olabilir.
Massachusetts’teki Bentley Üniversitesi’ndeki İleri Bilimler Bölümü’nden Profesör Daniel Everett, bu teoriyi, en doğal teknolojinin iletişim yeteneği olduğunu gözlemleyerek ortaya atmıştır.
İletişim yeteneğinin, Homo Erectus türünün Homo Sapiens türüne (en yakın atalarımız) evrilmesi için hayati olduğu görülmektedir.
Bunun nedeni, ilkel tekneler inşa etmek veya dünyayı gezmek ve her tarafını doldurmak için gerçekten birbiriyle iletişim kurma ihtiyacıdır.
Tarih, Homo Erectus’un sadece denizleri değil, aynı zamanda okyanusları da geçtiğini bize gösteriyor.
Bu dönemde yelkenler veya ileri denizcilik teknolojisi hakkında bilgileri yoktu. Sadece teknenin aynı anda ve aynı yönde kürek çekilerek hareket ettirilmesi için birbirleriyle iletişim kurmaları gerektiriyordu.
Bu da aslında dilin varlığının bir kanıtı oluyor.
Ayrıca Profesör Daniel Everett, iletişim yeteneğinin sadece göçleri için değil, aynı zamanda farklı avcı hayvanlar gibi yeni tehditlere karşı uyum sağlamaları için de hayati olduğunu vurguluyor.
Homo Erectus türünün eski yaşı nedeniyle, bu teoriyi analiz etmek çok zor olabilir.
Ancak Profesör Daniel Everett’in ve görüşlerini destekleyen diğer araştırmacıların sunduğu argümanlar mantıklı ve muhtemel görünmektedir.
Siz ne düşünüyorsunuz?
