Dünya değişti, yaşam değişti, insanlar değişti, nesiller arası uçurum derinleşti ve en önemlisi de bilgiye ulaşma kanalları değişti.
Değişmeyen tek şey ise eğitime şaşı bakış açısı.
Dünya genelindeki eğitim tartışmalarına bakıldığında ilk sırada bu konu var.
Neden mi?
Geleneksel eğitim kurumları ve yerleşik kadrolar, böylesi köklü bir değişime hazır değil de ondan.
Okullar binlerce yıl boyunca öğrenmenin Kabe’si konumundaydı.
Her ne öğrenilecekse okulda öğretmenden öğrenilirdi.
Oysa dijital çağla birlikte, hele ki günümüzde öğrenmenin en hızlı yolu internet oldu.
“Google Amca”ya yazıp öğrenemediğiniz bir bilgi yok gibi. Hem de oturduğunuz yerde hem de en hızı ve en geniş şekilde.
YouTube da dünyanın en büyük, en popüler ve kullanmasını bilenler için adeta dünyanın en iyi öğretim kurumu haline geldi.
Anlayacağınız 7’den 70’e hemen herkes artık bir şey öğrenmek istediğinde ilk adres okul değil, dijital platformlar oluyor.
İşte bu nedenle öğretim kurumları ve özellikle de okullar, misyon vizyonlarını yeniden belirlemek zorundalar.
Hele ki bizim gibi sınav odaklı eğitim-öğretim sürecinde, eğitimi tümüyle rafa kaldırıp, öğrenime yönelen okulların varlık nedenleri, gün gelecek ciddi anlamda tartışılmaya başlanacak.
Öğrencilerin öğretim sürelerini uzun bulması, artan bir şekilde açık liseye yönelmeleri, derslere olan ilgilerinin giderek azalması ve “Her şeyi internette fazlasıyla buluyorken bu kadar zaman kaybına ne gerek var ki” itirazları hep bu yüzden…
İşte bu noktada eğitim sistemlerinde ciddi anlamda bir değişikliğe gitmekte yarar var.
Bilgiye ulaşmak bu kadar kolay, hızlı ve geniş bir yelpazedeyken, öğrencilere kazandırılacak en önemli yetkinlik, öğrenmeyi öğrenme yöntemleri, analitik düşünme, yorumlama ve onu üretime dönüştürme yöntemleri olmalıdır.
Ya da okulda öğretilenlerin en doğru, en yeni, en adil, en ulaşılabilir dayatmasından vazgeçip, okulun dışında farklı yollardan öğretilen bilgilerin de dikkate alınarak, analitik düşünme, sorgulama ve fayda/zarar ilişkisi çerçevesinde yeni bir yapıya kavuşturulması gerekir.
İşin özü şu: Eğitim sistemleri bugünkü haliyle, bugünün öğrencilerine cazip gelmiyor. Gelmediği için de ilerleme kaydedilemiyor, mutlu ve alanında yetkin bireyler yetişmiyor.
Bu değişimin farkına varmakta geç kalan uluslar, ileride çok daha ağır faturalar ödemek zorunda kalacaklar.
Umarız biz de onlardan biri olmayız…
Yeni bütçe, yeni hedefler
Sınav odaklı eğitimle, bilgi hamalları ve öğrenme yorgunu nesiller yetiştirme yerine analitik düşünme odaklı bir eğitimle daha dinamik ve efektif yeni bir nesilden yana mıyız, değil miyiz bunu zaman gösterecek.
Aslında 2024 bütçesi bu konuda önemli sinyaller veriyor.
İşte Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumdan önemli satır başları:
Bütçede en büyük pay eğitime ayrıldı. Bütçe 1 trilyon 619 milyar 907 milyon 408 bin TL olarak belirlendi.
Tüm eğitim kademelerinde okuldan erken ayrılma riski taşıyan öğrencilerin tespitini kolaylaştırmak için çoklu veri noktaları kullanan bir erken uyarı sistemi geliştiriyoruz.
Devamsızlık ve erken okul terki riski taşıyan öğrencilerin devam ettiği okullara yönelik önleme müdahale komisyonları kurulacak.
2003’te kadın öğretim elemanı sayısı yüzde 37’yken bugün bu oran yüzde 46’ya yükseldi.
Öğrencilerin gerçek hayatta karşılaştıkları problemlerde olduğu gibi olaylara çok boyutlu yaklaşmalarına imkân verecek bir anlayışı mümkün olduğunca hakim kılmaya çaba sarf ediyoruz.
Seçmeli ders grubu bir bütün olacak şekilde “insan, toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” olmak üzere üç başlıkta güncellendi.
Eğitim sistemimizi, kendini tanımanın ve iyi insan olmanın şartlarını içeren bir özgürleşme süreci olarak yapılandırıyoruz. Kendi medeniyet değerlerimiz ekseninde dünyayı kavrayan güçlü bireylerin kültür, sanat ve teknoloji odaklı gelişimlerine dayanan yeni bir sistematik oluşturma çabasındayız…
Özetin özeti: Gelecek, dünden de bugünden de çok farklı olacak. İşte bu yüzden geleceğe yönelik yol haritası çizerken de geleceğin mimarlarını yetiştirirken de çok ama çok dikkatli olmalıyız…